‘Barış Prototipi’ olarak InnoCampus Startup Haftasonu
Geçtiğimiz haftasonu Gaziantep Üniversitesi’nde 20 Mülteci ve 20 yerli katılımcının olduğu Innocampus Startup Haftasonu’nu gerçekleştirdik. Programı planlarken kafamda bir sürü soru işareti vardı. Mültecilerle Gaziantepliler 44 saat boyunca aynı alanda birlikte çalışıp iş fikirlerini geliştirebilecekler miydi, Türkçe ve İngilizce bilmeyen mülteciler programa nasıl dahil olacaktı, çevirmen olması entegrasyonu sağlamaya yetecek miydi, takımlar kaynaşabilecek miydi, vs vs. Program ilerledikçe, fikirler geliştikçe, uykusuzluk seviyesi sınıra dayandıkça şunu farkettim, etkinlik salonunda mülteci yoktu, Türk yoktu, kadın yoktu, erkek yoktu, herkes farklıydı ve herkes bir o kadar aynıydı, insan olmak çok güçlü birşeydi ve özde sadece birlik vardı. Ayrılık bilinci, çatışma, etiketler, kimlikler hepsi sonradan bize gelmişti ve hiçbiri bize ait değildi. 12. saatten sonra takımlar birbiriyle kaynaşmıştı, aynı amaç için koşuyorlardı, daha fazla yaratmak ve potansiyellerini zorlamak için herkes ‘insanüstü’ seviyede çaba gösteriyordu. Eğlence de vardı, uykusuzluk da, kafa karışıklığı da, sonra birdenbire aydınlanan zihinler de.. Hepsi birden kolektif bir şekilde ortaya çıkıyordu, kimse tek başına değildi… Fikirler program sonunda bambaşka bir yere geldi, herkes umduğunun çok üstünde sonuç aldığını ve kafasının içindeki sınırların ötesine geçtiğini, önyargıları kırdığını söylüyordu. InnoCampus’ün kapısında yazan, InnoCampus’ün en temel değerlerinden biriydi bu ve biz söylemeden katılımcılar, tüm değerlerimizi tekrar ediyordu; birlik, bütünlük, kolektif çalışma, önyargılardan kurtulma, potansiyelini zorlama, yaratıcılığının sınırlarını aşma ve daha nicesi… Ama öyle birşey var ki ben Antep’ten ayrılırken yanımda ömürlük saklayacağım; bu, tüm uykusuz gecelere, yorgunluğa değer.. Bir mülteci katılımcı programın kapanış seansında, etkinlik boyunca yaşadığı inanılmaz bi dönüşümden bahsetti. Yaşadığı kötü bir olaydan dolayı son 4 senedir Türk’lerle hiç iletişim kurmadığını, bu etkinlikte çok yakın Türk arkadaşlar edindiğini, Türkiye’ye artık başka türlü baktığını ve bu ülkede birliğin mümkün olduğun söyledi. O an benim için tarifsizdi. Hayatta emek ve/veya para karşılığında alınamayacak birşeydi bu söylediği… Gurur duydum.. Hem yaptığımız işle, hem de insan olmanın büyüklüğüyle.. Bu dünyada dönüşemeyecek şey yok dedim, insan dönüşürse, ilişkiler dönüşür, ilişkiler dönüşürse ülkeler dönüşür, ülkeler dönüşürse dünya dönüşür ve barış mümkün olur. InnoCampus Türkiye’nin barış ve birlik prototipi gibi göründü bana, YapLab’ımız da var. Hadi gidelim barış ‘yap’alım o zaman!